Minimalist Yaşamım

Eğer minimalizme benim gibi kafayı takmış durumdaysanız, kapsül gardrop ifadesiyle daha önce karşılaşmışsınızdır. Minimalizm için neden bilmiyorum ama öncelikle gardroplarda sadeleşmeye gidilmesi tavsiye edilir, daha sonra evin geri kalan kısımları gelir. Belki de en zoru olduğu içindir ya da en keyiflisi olduğu içindir. Asıl nedeni bilemiyorum! Peki bu kapsül gardrop nasıl oluşturulur?  P333 / project 333 diye bir şey duydunuz mu daha önce? Duymadıysanız hemen açıklık getireyim olaya. 2010 yılında Courtney Carver tarafından oluşturulan bir projedir kendisi. 3 ayı, ayakkabısından takısına kadar 33 parça ile geçirmeye dayanıyor. Fastfashion denilen bir kavram varken, yani geçen hafta giydiğiniz şey bu hafta moda değilken 33 parçayla yola devam etmek zor görünebilir. Ama aslında gözüktüğü kadar zor değil.  Kıyafetlerinizi farklı kombinasyonlar yaparak farklı tarzlarda kombinleyebiliyorsunuz. "Bu gün ne giysem?" derdini bir nebze de olsa azaltabiliyorsunuz. Zamandan k

Herkese merhaba, "Çeyiz Serisi" yazı dizisinin son yazısını paylaşıyorum. Bugün sizlerle, daha önce yazmayı unuttuğum şeylerin ya da esktra bir başlık altında yazmaya gerek duymadığım (banyo gibi) odalarında çeyiz alışverişinizde olduğunu düşünerek bir liste paylaşacağım. Elbette bu liste, benim ihtiyaçlarıma ve evimde kullanım bulan eşyalara göre hazırlandı. Bu yüzden, içlerinden size gereksiz gelenler olabileceği gibi sizin cok ihtiyaç duyduğunuz şeylere de olmayabilir. Bu listeyi sizlere fikir vermesi adına, üzerine eklemeler çıkartmalar yaparak, kendi listenizi oluştururken işinizi kolaylaştırması adına yayınlıyorum. Umarım sizler için faydalı olabilirim. MUTFAK Çelik tencere seti  Döküm tencere Döküm sahan/tava 6 kişilik yemek takımı(dilerseniz 12 kişilik) Çatal bıçak takımı (tabak sayınıza göre) 1 adet orta boy çaydanlık Rende Sebze soyacağı 1 adet Cezve Kapaklı kahvaltı kapları 12'li Çay bardağı ve tabağı 6 adet kupa 6 adet su bardağı (dilerseniz

Aslına bakarsanız Çeyiz Serisi'nin ilk üçünde yeni evlenecek insanlar için gerekli olan her şey var. Ama genelde ilerde çoluk çocuk olacak, gelen giden olacak, taşınmakla uğraşmayalım diye 3+1 eve çıkılır. Bende aynı şeyi yaptım ne yalan söyleyeyim. Kiraladığımız evin odaları hayli küçük, bu yüzden bir odayı hem calışma odası yaptım hem de giyinme odası. Bir yanına kitaplarımı ve çalışma masamı koydum,  diger yanına da gardrobumu ve şifonyerimi. Ortaya bir halı, perde tül güneşlik tamamdır. Evlendiğimizde 3. Oda için hiç bir planımız yoktu. Sonradan kayinvalidem kullanmadıkları  yavrulu yatağı isteyip istemediğimi sordu. Olur dedim. Gelen giden olacak, madem orası da misafir odası olsun dedim. Gel zaman git zaman o oda hem çamaşır kurutma odası, hem fazlalıkları koyduğum bir oda hem yılda bir iki kez gaza gelip de kullandığımız yürüyüş bandının odası ve elbette asıl amacı olan misafir odası şeklinde kullanılıyor. Bebeğime ise henüz bir oda yapmadım. O bizimle aynı odayı paylaşac

Bir misafir evinize geliyorsa biz Türklerde evi gezdirme diye bir şey vardır. Evin her yanı toparlanır temizlenir. Niye misafire ayıp olmasın! Yatanların günlük hayatta çok kullanılmayan örtüleri örtülür, normalde dağınık olan komodinler falan toparlanır. Şifonyerler, tuvalet aynası, yerleri kaplayan halılar, karışık dolap ve bazalar... Ah neler yapsak da düzenlesek buraları? Yatak odasında aslında ihtiyacınız olan tek şey yatak. Ama elbette bunu tamamlayıcı ürünlere ihtiyaç duyuyoruz. Bir çoğumuzun giyinme odası olmadığı için, yatak odası aynı zamanda giyinme odamız oluyor ve çok çabuk dağılabiliyor. Günlük hayatta ise ( kendi adıma konuşayım) hiç örtmediğimiz yatak örtüleri, yatarken odanın bir köşesine fırlatılan yatağı süsleyen minderler falan bana hep fazlalık geliyor. Yatak odasını sadelestirme sürecinde ya da çeyiz alışverişleri yaparken tavsiyem yine sadelikten yana olmanız. Gözünüzü gönlünüzü yormayan parçalar seçin. Mobilyalarınız set olmak zorunda değil; ama takım a

Küçüklüğümde kimi evlerde salonlara müze muamelesi yapıldığını hatırlıyorum. Evin anneleri tarafından, çocuklardan ve ev halkından özenle korunurdu bu, diğerlerine göre biraz daha büyük olan oda. Hatta bazı tanıdıklarımız vardı ki salonu ayda bir kez temizleyip kapısını kilitliyorlardı. Salonda oturtacak kadar seni önemli misafir kategorisinde görmüyorsa da seni oturma odasında ağırlıyordu. Hınca hınç eşyalarla dolu, vitrinler bir dunya süslü kahve takımları, yine misafir yemek takımları, temiz koltuklar (tozlanmış ya da!)... vs vs. Ben salona girmenin yasaka olduğu bir evde büyümedim neyseki ama dağılmasından her zaman endişe duyan bir annem vardı. Halbuki minimalist bir anlayışla salonlar her zaman derli toplu da durabilirdi. Evlendikten sonra ise kendi tarzımda bir salon oluşturdum. Bana öğütlenenin aksini yaptım. Konsol almadım. Fazla pileli tüller almadım. Gösterişten olabildiğince uzak biraz Iskandinav tarzı, rahatına düşkün, minimal bir salon oluşturdum. Peki gelelim benim sa

Her yıl ülkemizde binlerce düğün yapılıyor. Hal böyle olunca, çeyiz hazırlığı içinde olan damat ve gelin adaylarını hedef alan bir çok reklam oluyor. Hatta markalar birbiriyle yarışıyor ve bilmem kac parçalık sete sahip olmanızı sağlıyorlar. Ne şanslısınız en çok parçası olan takımı ucuza aldınız! Bravo! Asla kullanmayacağınız ya da kullanmaya kıyamayacağınız eşyalarla doldurmaya başladınız bile evinizi. Burada bi mola verelim. Ve lütfen önerimi mazur görün. Çeyiz hazırlayan gelin adayları size seslenmek istiyorum: Etrafınızda size" Aaa bak bu olmazsa olmaz!Al bunu, al şunu! Fazla mal göz mü çıkarır? Dursun bi kenarda bak lazım olur sonra..."gibi laflara aldırış etmeyin. Herkes size bin bir türlü tavsiyede bulunacak, elbette buna engel olmayacaksınız. Türk kadının doğasında olan yardımseverlik bu sadece, hep iyi niyetten hep! Gerekiyorsa haklısınız ben bi bakayım deyip konuyu tatlıya bağlayıp kapayın. Ama mağazaya gitmeden öncede sorgulayın "acaba filanca haklı mı s

Minimalizm ya da sadeleşme yolculuğu deyince hemen herkesin aklına ilk gelen gardroplar oluyor. Peki gardrobunuzu temizlerken, o canım tarz kıyafetlerinize ne oluyor? Benim gardrobumda artık bana olmayan ama bir ya da iki kez giydiğim alırken hep aşık olduğum eve geldiğimde kendime yakıştıramadığım pek çok kıyafet var. Hatta bebeğime hediye gelen ama bedeni olmayan olmayacak olan çok sayıda etiketli ürün var. İşte ben bu kıyafetleri ne yapsam diye düşünürken, Tarz2  sitesini keşfettim. Benim giyemediğim ama markalı, tarz, iyi durumdaki temiz kıyafetlerimi Tarz2 ' ya gönderip, dolabımda yer açabilecekken ufak tefek paralar kazanabileceğimi okudum. Isterseniz size sistemin nasıl çalıştığından bahsedeyim. Öncelikle Tarz2 'ya üye oluyorsunuz ve satış kiti talebinde bulunuyorsunuz. Onlar size satış kitini ücretsiz olarak kargo ile bir kaç gün içinde gönderiyorlar. Sonrasında siz belirlediğiniz kıyafetleri satış kitinde belirtildiği koşulları saglamak koşuluyla onların gön

2018 yılına girmeden önce, bende bir çoğunuz gibi, hayatımın sevmediğim yanlarını değiştirmek için 2018 yılının yapılacaklar listesini yaptım. Bu liste içinde daha çok kitap okumak, daha fazla film izlemek, daha önce tadını bilmediğim yemekleri yemek/yapmak, para biriktirmek... gibi pek çok hedefim vardı.  Tüm hedeflerim gerçekleştirilebilir görünüyordu biri dışında: daha çok film izlemek. 3 aylık bebeği olan ebeveynler ve özellikle bebeğinden 5 dakika ayrılmak istemeyen benim gibi bir anne nasıl olur da film izleyebilirdi? Bunun için çeşitli seçenekler mevcuttu: Film kiralamak Film satın almak Netflix gibi aylık ücret karşılığı üye olduğunuz ve sonrasında ücretsiz film izleyebileceğiniz platformlar Korsan(Asla katiyen! Emek hırsızlığına gerek yok!) Ben bu seçeneklerden Netflix'i tercih ettim. Ve orda belgesel de dahil pek çok film, dizi olduğunu görünce de doğru bir karar verdiğimi anladım. Derken Netflix uygulamasında gezinirken 2 adet belgesel gördüm:  biri Minima

Minimalizm kavramıyla sık sık karşılaşıyoruz son günlerde. Peki bu minimalizm dedikleri ne acaba? Herkes için aynı anlama mı gelir yoksa değişenkenlik gösterir mi? Hayatın tüm alanlarına uygulayabilir miyiz yoksa sadece gardrop düzeninde mi işe yarayan bir kavram? Hadi biraz daha açalım konuyu! Öncelikle şunu söylemeliyim ki minimalist yaşam tarzı kişiden kişiye değişen bir kavramdır. Bir kadın ve bir erkeğin minimalist tarzları farklı olabileceği gibi tek yumurta ikizlerinin bile minimalist yaşama bakış açısı farklı olabilir. Bunun sebebinin, kişilerin hayattan beklentileriyle, hobileriyle, zevkleriyle, kültürüyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Yani minimalist olmak siyah ve beyazın uyumundan ibaret değildir ( Elbette benim gibi zaten bu renklere aşıksanız fuşya bir elbise dolabınızda tozlanmayı bekleyecektir). Her ne kadar kişiden kişiye değişen bir kavram olsa da, temelde aynı şeyi söyler: Yeterince şey ile hayatı sürdürmek! Evet minimalist olacağız diye hayatımızda

Beni cezbeden minimalist hayat tarzına nerden nasıl başlasam diye düşünürken, neden her gün kullandığım bir eşyadan başlamayayım dedim. Evet çantamdan pek ala işe başlayabilirdim. Sizin çantalarınızda neler var bilmiyorum ama bemim çantam baya karışıktı. Eskiden beri beni tanıyanlara hep konuşma malzemesi olmuştur " İçinde bir ben yokum." diye. Aradığımı bulmak için bütün çantayı boşaltırım. Bir de ağırdı ki hiç sormayın! Abartmıyorum dışarı çıktığım günlerin gecelerinde boyun ve omuz ağrısından uyuyamıyordum. Dışarıya çıktığımda, tabiri caizse eşek ölüsü gibi olan, içinde sadece olmazsa olmazlarım olan(!) çantamı taşımaya çalışırken aslında hep özenirdim kuş gibi hafif çantalar ile dolaşanlara. Ya erkekler, onların neden bir çoğu çanta kullanmıyordu?  Evin dışında, ellerini kolları sallayarak bir yere tutunmadan yürümek nasıl bir hisdi acaba? Temel gereksinimlerini ( gerçekten gereksinimse!) yanlarında taşımadan nasıl oluyor da evden dışarıya adım atabiliyorlardı? Sanır

Mutluluk ve minimalist yaşam tarzı arasında bir bağlantı olduğunu, bir belgeseli(Minimalizm: Önemli Şeylere Dair Bir Belgesel)izlemeden önce farketmemiştim. Oysa bu belgesel bana bu ikisinin, bir biriyle çok alakalı şeyler olduğunu gösterdi. Bir sürü giyecek kıyafetim olmasına rağmen, asla yeterince kıyafetim olmadığını düşünüyordum. Saatlerce gardrop önünde vakit geçiriyor ve yinede aynaya baktığımda istediğim görüntüyü elde edemiyordum. Oysa daha bu bluzu  ayıla bayıla geçen hafta almamışmıydım? Neden bir kez dahi giymeden beğenmez olmuştum? O kot pantolunu alınca kendimi dünyanın en muhteşem kadını gibi hissedecektim. Ne olmuştu da o kot pantolonu giymeme rağmen hala öyle hissetmiyordum? Bir sürü kıyafetim var ve ben bunların kalabalığında boğuluyordum. Kıyafetlerim, hem asıl amacına hizmet etmediği gibi bir de dolabımda yer işgal ediyordu ve bu beni mutsuz ediyordu. Aynı şeyi, evin en kalabalık yerlerinden biri olan mutfağım için de söyleyebilirim. Tanrı aşkına, 4 gözlü bir oc