Dönüm noktası

Her gün okuduğum kitaplarla başka bir bene dönüşmemi izliyorum. İçimde bazen fırtınalar koparıyor bu kitaplar, bazen de  sakin bir denizi izlemek gibi huzur  verici oluyor. Kimi zaman da okuduğum kitaplarda, zaman ve mekandan bağımsız kendimi evimde hissediyorum. Bu duyguları bana yaşatan, sadece kitaplar değil elbette. Gezdiğim gördüğüm şeyler, gün ve gün yaşadığım deneyimler zihnimde bir yerlerde harmanlanıyor ve sürekli evrildiğimi hissediyorum. Bazen olumsuz duygulara kapılıyorum bazen daha iyi hissediyorum ama her gün yaşamaya devam ediyorum.

Belki bu satırları okuyan biriler varsa “Ama biz minimalist bir sayfa diye geldik buraya. Sen neyden bahsediyorsun?” diye düşünüyordur. Okurlarıma, takipçilerime yani sizlere hep değer verdim ve vermeye de devam edeceğim. Ancak yazılarımın formatını bir parça değiştirmek istiyorum. Eskiden takipçilerimin kolay takip edebileceğini düşündüğüm direktifler veren ya da listeler halinde olan yazılar paylaşırdım. Ancak şuan bunu yapmak istemiyorum. Bir yıldan fazladır minimalist bir yaşam sürmek için kendi kendime çabalıyorum. Bebek adımlarıyla ilerlediğimi ve kendi adıma bir çok şeyin üstesinden geldiğimi biliyorum.  Bu kadar uzun sürede elbette tüm ihtiyacım olmayan şeyleri hayatımdan çıkardım, demeyi isterdim. Ancak benimde hayatımda hala fazlalıklarım var. Üstelik bu fazlalıkların nereden geldiğini, evime, hayatıma nasıl sızdığını inanın bilmiyorum. Bir şeyleri tam anlamıyla doğru yapmadığımı biliyorum, hatta bunların doğrularının da ne olduğunu kimi zaman biliyorum. Gel gör ki çoğu zaman doğru olduğunu düşündüğüm şeyleri yapmaya yeterli cesareti kendimde bulamıyorum. İşte tam da bu yüzden, yazılarımda daha çok kendimi görmek istediğime karar verdim. Bu yolun şunu yapın bunu yapın demekten daha etkili olduğunh hissediyorum. Herkesin yolu farklıdır. Herkesin hayatına göre ihtiyaçları farklıdır. Şunları evinizden çıkarın, bakın o zaman nasıl da hafiflemiş hissedeceksin nidası bana çok uzak geliyor. Sanki zamanında bizden büyüklerin hayatımızı nasıl yaşamamıza dair verdiği öğütlere benziyor. Ve ben bundan gerçekten hoşlanmıyorum. Bu sayfayı benim yazılarımı okuyorsanız zaten öğütlerime hazır olmak zorundasınız diye kesinlikle düşünmüyorum. Çünkü aynı şekilde,  kendini bilir kişi olarak gören ve parmağını sallayarak öğütlerler veren bir insanın yakınında olmak istemediğimi biliyorum. Öğrenecek çok şeyim olduğunu biliyorum çünkü bu temmuzda daha 32 yaşımı dolduracağım. Zaman insana çok şey öğretiyor ama bunun yolunun direktiflerden geçtiğine inancım kalmadı.

Ben nasıl yaşadığımı, aldığım karardan nasıl etkilendiğimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Biraz ruhumu açmak istiyorum. Tıpkı sizin gibi doğrular yapıyorum hatalar yapıyorum, nefes alıyorum. Hayatımda her şey muhteşem değil kesinlikle. Kendime ideal hayat diye tanımladığım hayata hala çok yaklaşamadığımı hissediyorum. Kendimi kahredecek kadar kafaya taktığım meselelerim oluyor, karnım ağrıyana kadar güldüğüm oluyor, yıkamam gereken çamaşırlarım oluyor. Temiz tutmak istediğim bir evim, iyi beslemek istediğim bir ailem var, para hala benim için de sıkıntılı bir mevzu. Yani tıpkı sizin gibi gerçeğim. Ve bu gerçeklikliği bir kenara bırakarak daha fazla yazamayacağım için daha çok içimden geldiği gibi yazacağım.

Bu arada yazmadan bir taslak çıkartıp öyle yazmaya başlasam belki daha iyi olurdu. Çünkü şuanda, bir zamanlar el yazımla tuttuğum günlüklere yazar gibi tamamen aklıma estiği gibi, içimden geldiği gibi yazıyorum. Elbette kalemin gücünü klavyenin gücüyle kıyaslamam mümkün değil; ama en azından daha okunaklı yazıyorum. Özellikle modum düştüğünde el yazımla yazdığım yazıları, sonradan benim bile okuyamadığımı göz önünde bulundururak bu cümleyi kurdum.

Bu yazı benim ve bloğum için dönüm noktası. Umarım yolculuğumda benimle yol alan gözler olmaya devam edersiniz. Hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.

Sonraki yazımda görüşmek üzere. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Adım Adım Kapsül Gardrop Oluşturma

Mutfakta Neler Oluyor? -Çeyiz Serisi 1

Tüm Liste - Çeyiz Serisi 5